https://www.highrevenuegate.com/pqxbdf5xa4?key=0fa5a3e34ecb571364a40d5443900081

21 Nisan 2013 Pazar

Night Of The Demon




Filmimiz hasta bir adamın üstünde konuşan adamlarla başlar. Doktorlardan biri adamı bulduklarında yüzünün yandığını belirtir.  Adının Profesör Nugent olduğunu öğrendiğimiz şahıs ayılmaya başlar ve şerif kayıp olan 5 öğrenci hakkında sorular sormaya başlar. Profesör Nugent her şeyi anlatacağım ormanda bir çeşit iblis var deyince Profesör Nugent ‘a bakan doktor hepimizin iyiliği için hikâyenizi en başından anlatmanız en münasibidir der. Profesör Nugent ormanda gizemli bir varlık tarafından kolu kopartılan bir balıkçı ve yardımını isteyen kızını anlatmaya başlar.



Üniversite kapısında bekleyen Profesör Nugent kolu kopan adamın kızı Linda’yı karşılar. Antropoloji dersine giren Profesör Nugent sınıfına bir mahlûkatın saldırısına uğrayan bir ailenin görüntü kayıtlarını gösterir.   Öğrenciler seyrettikleri olay hakkında bu gerçek mi görünen mahlûkat efsanevi kocayak mıdır diye sorunca Profesör Nugent öğrencilere birtakım resimler verir. Öğrencilerden biri bu resimdeki şahıs kimdir diye sorar. Linda resimde görülen şahıs benim rahmetli babamdır diye cevaplayıp aynı şekilde öldürülen genç çiften bahseder


Profesör Nugent öğrencileri ve Linda mahlûkatın son görüldüğü iddia edilen yere gidip Bay Carlson isimli bir şahısın evine uğrarlar. Evden çıkan Bay Carlson ava gideceğim diyerek soruları cevapsız bırakıp gider. Grup birkaç saat daha bekledikten Bay Carlson avdan döner ve Profesör Nugent ‘ın sorularını gene cevapsız bırakıp evine gider. Gece olduğunda antropoloji öğrencilerinden George içkisini alıp bay Carlson’nın evine gider ve bay Carlson tarafından içeri alınır. George Bay Carlson’a bir dal sigara ikram eder lakin Bay Carlson dokunuyor bana diyerek sigara teklifini geri çevirir. George içilmiş sigaraları fark edip sigaraları çaktırmadan cebe indirir. Bay Carlson hayırdır burada ne işiniz var sizin diye sorunca George faso fiso işler yüzünden buradayız koca ayak arıyoruz ama bana göre beyhude bir çaba bizimki diye cevaplar. Bay Carlson ciddi bir ses tonuyla inanmadığın şeyler ile dalga geçmemelisin diye uyardıktan sonra George çadırına döner.  Profesör Nugent ile konuşan George Bay Carlson’nın bir şeyler sakladığını söyler.




Ertesi sabah Profesör Nugent ve öğrencileri yerel halka sorular sorarlar ve çılgın Wanda ve babasının kurduğu tarikat hakkında malumat edinirler. Çılgın Wanda rivayete göre bir hilkat garibesi doğurmuştur ve bu nedenden dolayı konuşamamaktadır. Öğrenciler ve Profesör Nugent toplanıp kamplarına dönerken kasaba şerifi onları markaja alır. Gece olduğunda George ve Profesör Nugent duydukları sesleri araştırmaya giderler. Seslerin geldiği yere giden ikili ayinsel bir tecavüze tanık olan Profesör Nugent silahına davranıp ayine katılanları korkutur. Kamp alanına dönen Profesör Nugent öğrencilerine tanık olduğu olayı anlatıp yerel halkın bir çesit insanımsı puta taptığını  açıklar Aynı gece Profesör Nugent’ın öğrencilerinden Carol ve Jack ormanda sevişirken koca ayağın saldırısına uğrarlar lakin ölmemişlerdir yalnız Jack’in sırtı fena parçalanır.




Ertesi sabah Kevin gruba çabuk gelin bir şey oldu der ve kullandıkları sandalın götürüldüğünü açıklar olay yerine gelen Profesör Nugent botun götürüldüğü yerde büyükçe bir ayak izi görür ve öğrencilerinden ayak izinin kalıbın alınmasına dair talimatta bulunur. Bu arada George cephanenin ve telsiz setinin de sandal ile birlikte gittiğini açıklar. Öğrenciler ve Linda ne yapacaklarına dair tartışırken Profesör Nugent bu kadar aşama kaydetmişken geri dönmek olmaz en iyisi Wanda denilen kadını bulup bu gizemini açıklığa kavuşturalım dedikten sonra koca ayağın kurbanı olan oduncu ve izci kızlardan bahseder.



Profesör Nugent ve öğrencileri ormanda uzun süre dolaştıktan sonra deli Wanda’nın yaşadığı kulübeye varırlar ilk başta deli Wanda Profesör Nugent öğrencilerini içeri buyur etmek istemez ama Profesör Nugent şekerleme verince profesör ve öğrencilerini içeri almaya karar verir. Profesör Nugent deli Wanda’dan koca ayak hakkında malumat edinmek ister ama deli Wanda’dan tek bir kelime alamaz bunun üzerine öğrencilerden Kevin koca ayağın ayak izi kalıbını gösterince deli Wanda hiddetlenip kalıbı parçalar. Evden ayrılan öğrenciler ve Profesör Nugent Wanda’ya ulaşmanın yolunu düşünürken ayakizi kalıbının parçalanmasına önayak olan Kevin ormanda koca ayağın saldırısına uğrar ve sırra kadem basar. Diğerleri Kevin’ı ararlar ama Kevin sanki yer yarılıp içine girmiştir.



Profesör Nugent Wanda’dan cevap almak amacıyla hipnoz yolunu seçip Wanda’yı hipnoz etmeye başlar.  Profesör Nugent Wanda’yı hipnoz yoluyla geçmişine döndürür.  Wanda’nın şiddet uyguluyan bağnaz babası olduğunu öğreniriz. Bir gün Wanda dışarda odun toplarken koca ayağın tecavüzüne uğrayıp hamile kalır. Wanda’nın babası kızının hamileliğini sonlandırmak için her türlü yolu deneyip Tanrı’ya şu şeytani kızımın rahmindeki iblis dölünü yok et diye yakarır. En sonunda Wanda’nın doğumu yaklaşır uzun ve sancılı doğum sonrası Wanda koca ayaktan olma çocuğunu doğurur ama bebek Wanda’nın babası tarafından öldürülür ve Wanda hipnoz transından çıkar.




Profesör Nugent isimsiz mezarı kazıp deformasyona uğramış koca ayak melezi olan çocuğu bulur.  Profesör Nugent bunun çok önemli olay olduğunu insanı dölleyen insanımsı bir varlığın olduğunu açıklar ama sevinci koca ayağın gelmesiyle yarım kalır ekip hemencecik kulübeye doğru kaçarlar. Kulübeye girdiklerinde Wanda babasını yakarak öldürdüğünü ve koca ayağın esi olduğunu açıklar. Bir süre sonra Koca ayak Kevin’nın cesedini kulübe kapısına bırakır. Ekip kafasız tavuklar gibi bir yana bir öbür tarafa kaçarlar. En sonunda koca ayak kulübenin parmaklıklarını kırıp içeri girer Profesörün öğrencilerini tırpanla testereyle hacamat eder ve Profesör Nugent’ın yüzünü sobayla yakar ve geçmiş anılar âleminden çıkarız. Doktorlar Profesör Nugent’ın anlattıklarına deli saçması diyerek akli dengesi bozuk olduğuna kanaat getirirler ve film biter 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Beauty Contest Caper

  Filmimiz Shaggy ’in yemeğe çıktık tabelasını asmasıyla başlar. Shaggy Scooby ’ye kimse...